14 Eylül 2011 Çarşamba

Uykuda oturma

Bizim bıcırık iki gündür yattığı yerden kalkıp oturmayı keşfetti. Başta çok sevinmiştim. Ama geçen akşam dört defa yatakta oturup yatağın kenarı ile oynadı. En son altı gibi uyandı. Daha erken dedim baktım sesi kesilmiyor. Baktım oturmuş oynuyor. Pışpışlayıp yatırdım, bağırdı. Sonra sesi kesildi. Uyudu mu derken mırıldamalar duydum. Yine oturmuş inatla oynuyor.

Bugün tam sekiz saattir yarım saat bile tutmayan uyku ile duruyor. Kaç uyku denedik, iptal ettik. Yine aynı şey. Deli gibi uykusu var ama hoppp oturuyor. Sonra oturdu diye ağlıyor. Bıraktım yatabilecek mi diye ama yapamadı. Teskin ettik yatırdık nafile.

Babycenter’dan baktım. Bizimki ile aynı durumda bebekler varmış. Üç dört gün sürer diyorlar. Bırakın dokunmayın kendi yatmayı öğrensin. Bağırırsa tepki vermeden yatırın. Çok ağlarsa alıp bir saat sonra uykuyu tekrar edin diyorlar.

Umarım kısa sürede geçer. İşte o yarım saatlik zamanda bizim kız yine yatarak değil ama oturarak uyumuş!

Uykusuna nazar geldi galiba. Geceleyin diş olmazsa bir kez uyanıyordu. Aslında tam anlamıyla uyanmıyor ama yine de emziriyordum. Sanki emzirmesiz geceye geçme aşamasındaydık. Arada hafif uyansa bile bir iki dakika içinde uykusuna devam edebiliyordu.

Aşağıda otururkenki hali var. Yastık ve battaniyeye dikkat! Hemen her uykuda yatakta farklı bir pozisyonda oluyoruz. Siz siz olun bebek yastığı almayın, işe yaramaz.

12 Eylül 2011 Pazartesi

Ek Gıdalara Geçiş: Derin Dondurucu Teknolojisi

Ek gıdalarla ilgili serüvenimiz tam gaz devam ediyor. Tabii ki deneyimlerimiz de zenginleşiyor.

Lina’ya demir damlasını tam doz (9 damla) verdiğimden beri kabızlığın sınırında yaşıyoruz. O yüzden öğlen ve aksamüstü verilen sebze ve meyve mamalarımızda mümkün olduğunda kabızlığı önleyici içerikler vermeye çalışıyorum. Meyvesinde mutlaka armut, kayısı, incir, kırmızı erik olmasına dikkat ediyorum. Doktorun verdiği 100 cclik hedefe bu ay itibariyle ulaştık sayılır. Ama bazen dişten dolayı şebeklikle ancak yedirebiliyoruz.

Tabii böyle olunca da kışın ne yapacağım sorusu kafama takıldı. Kuru kayısı verebilirim. Ama mutlaka işlemden geçirmemiş olanını bulmalıyım. Nasıl emin olacağım, keşke şimdi tadından emin olduklarımı saklayabilsem vs. derken derin donduruda saklama için yollar aramaya başladım. Sonunda derin araştırmalar sonucu kayısı, erik ve kayısıyı çok basit bir şekilde saklamanın yolunu öğrendim.

1. Meyvenin zarar görmemiş, ezilip bozulmamış olanını seçiyorsunuz.

2. Yıkayıp ikiye bölüyorsunuz.

3. Bir tepsi üzerine dizip derin dondurucuya koyuyorsunuz.

4. Minimum 5 saat sonra çıkarıp buzdolabı poşetlerine koyuyorsunuz.

Önce emin olmak için bir kaç kayısı ile deneyip dondurdum. Sonra çözdürüp tadına baktım. Tek farkeden meyvenin yumuşaması oldu. Tadı gayet iyi idi. Zaten araştırdığım yerlerde de tadının bozulmayacağı ve sadece yumuşayacağını belirtmişlerdi.

Bunun üzerine hızımı alamayıp daha neler ve nasıl dondurabiliriz diye düşünmeye başladık. ODTÜ Güneşköy’den gelen organik ürünlerin sayısı son zamanlarda oldukça artmıştı. Özellikle kabak, domates ve biber çok geliyordu. Bunun üzerine domatesleri kaynatıp salça kıvamına getirdik. Taze fasülye de almıştık. Onları da azıcık domates ile kavurup ufak parçalara ayırdık. Sonra silikon muffin kaplarına koyup dondurucuya attık. Yine bekleyip buzdolabı torbalarına koyduk.

Silikon kap kullanmanın faydası içindekileri rahatlıkla arkasından bastırıp çıkarabilmek oldu. Neticede bizim bızdık için kışlık meyve ve sebze stoğunu yaptık.

Aklıma derin dondurucu ile başka takılan konu ise derin dondurucuda sakladığım çiğ ürünleri pişirdikten sonra tekrar dondurucuda saklayıp saklamayacağım konusu idi. Sonuçta bulduğum güvenilir bir site bu konuda bana bayağı faydalı oldu [1]. Sitenin belli başlı önerileri şunlardı:

1. Yaptığınız ve buzdolabında beklettiğiniz bebek pürelerini (etli, sebzeli, meyveli) en geç 72 saat içinde hatta mümkünse 48 saat içinde tüketiniz. Yoksa içindeki bakteri oluşumu artıyor. Mümkünse günlük yapıp tüketin.

2. Bebekler için dondurucuda sakladığınız yiyecekleri (buz kalıplarında ya da bebekler için tasarlanan üstü açık kaplar) maksimum 3 aya kadar harcayın. Mümkünse 1 ay içinde tüketin. Çünkü içindeki değerli içerikler çözdürürken buharlaşabiliyor.

3. Aslında meyve ve sebzeler doğru saklama koşullarında saklandığında 8-12 ay içinde dondurucuda tutulabiliyor. Koşulları ise ısının sabit olması, doğal hallerinde tutulması.

4. Dondurucuda dondurup sakladığınız çiğ meyve, çiğ et ürünleri ve sebzeleri çözdürüp tekrar tek başına ya da başka şeyle pişirip yeniden dondurucuda saklamanızda bir zarar yok. Hatta çiğ olarak saklayabildiğiniz meyve ve sebzeler sanılanın aksine içindeki vitaminleri, besin değerlerini koruduğu için daha sağlıklı. Fakat derin dondurucuda tekrar saklamak istediğinizde çözdürdüğünüz çiğ gıdayı tekrar dondurucuya koymadan evvel mutlaka pişirip koymalısınız.

5. Özellikle asla çözdürdüğünüz bir et ürününü tekrar aynı şekilde dondurucuya atmayın. Çözülen ve buzdolabında sakladığınız besini 48 saat içinde kullanmalısınız.

6. Hazır devam sütlerini sebzeli ve meyveli bebek maması yaparken kullanıp dondurucuya atmanız önerilmiyor. Çünkü fiziksel özellikte değişmeler meydana gelebiliyor örneğin yağın ayrılması gibi. Ayrıca hem görünüşüne ve besin değerine zarar verir.

Bana çok faydası oldu. Umarım size de olur. Çünkü çalışan bir anne olduğumdan her gün taze mama yapmak gibi bir lüksüm yok.

Referanslar:

[1] Momtastitc, http://wholesomebabyfood.momtastic.com/FreezePage.htm, en son 12.09.2010 tarihinde ziyaret edildi.

Annelikle ilgili ilk deneyimlerim: Nurturia'daki ilk notlarım

Tuğba T. : Bir Annenin Anıları

Fazla rasyonel ama kenarından duygusal, biraz pimpirikli, eh işte kötümser, azıcık telaşlı, planlı bir anneyim. Şimdilik en azından...
Biraz da yeniceyim. Üç ay oldu kızımı kollarıma alalı.
Fazla planlı oldu. Sırf dünyaya gelişi değil anneliğe hazırlık işleri de... Eh artık araştırmacı kişiliğimden midir nedir (meslek icabıdır da) günler süren ürün ve deneyim araştırmaları. Öncelikle yurt dışından kitap siparişleri, oyuncaklar, kıyafetler...
Sonra çevreden oda takımı, beşik vs. Ufak bir oyuncağın tüketici yorumları okunarak alınır mı? Tuğba T. bu alır..
Sonunda ne oldu? Tuğba T.'nin planlarını suya düşüren bir ufaklık.
Kolik sahibi hem de en şiddelisinden şirince bir kız çocuğu oldu. Al sana plan. Sallayarak uyutmam, bebek dediğin dışarı çıkarılır, ben bebekle de eskisi gibi gezerim tozarım diyen anneye bak! Tükürdüğünü yalamak buna derler. Şimdi aman kızım biraz uykusunu alsın diye saatlerce çingen salıncağında sallamalar... Eşiyle birlikte yıllardır inadina sakin sessiz geçen bir hayata inat 24/7 apartmanı inleten yüksek sesli ninniler, saç kurutma makinası sesleri, ağlamalar.
Aileler ile komüne bir hayat. 3 ay geçti hala öyle. Ne kadar daha sürer belli değil. En azından kolik geçene kadar.
Sonuç olarak şöyle böyle bir anneyim.
Baş kahramaları bir anne, baba ve minik bir kız olan ve hala devam etmekte olan hikayemizde yaşadıklarımızı paylaşmak istedim bugulogumda.
Devamı bir sonraki bölümde...

Ümmeee...

10 günlüktük. Akşamüstü önce biraz huzursuzluk sonra çılgın gibi ağlama ile başladık.
Ümmeee...
Evet bizim bızdık böyle ağlıyor. Ümmeee... Sanki bir yardım çağrısı gibi. Hepimizin eli ayağına dolaştı. Bilen bilir. Büyüklerin dilinden iki şey düşmez: "Kesin açtır bu! Sütün yetmiyordur, yaramıyordur. Mama verelim biz." ya da "Üşütmüştür bu. Üstüne örtelim. Üzerine 10 kat o da yetmez daha fazla kazak, tulum vs. ne bulursak giydirelim".
Yeni anne olarak istediğiniz kadar rasyonelim, mantıklıyım diye gezinin büyükler lafa karıştı mı tecrübe konuşur durumuna giriyorsunuz. Bir de bebeğimi hakikaten aç mı bırakıyorum hissine kapılıyorsunuz. Boyun bükerek "Peki verelim mamayı. Üzerine 10 da yetmez 20 kat giydirelim" diyorsunuz.
Mamayı fazla fazla hazırlıyorsunuz bebeğin ağzına tıkıyorsunuz. Bebeğin durumuna göre üç şansınız var:
Bebek yer ve kusar.
Bebek daha o biçim ağlar ve biberonu reddeder.
Bebek yer. Şansınız varsa hakikaten açtır ve susar.
Bizimki ilk seçeneği tercih edip kusar. Bu sefer büyükler yine durumu kontrol altına alır: "Evet bebek üşütmüş bak kusuyor hadi bir de odayı 30-40 dereceye getirelim. Tabii üstündekileri de artıralım. Bak hem terlememiş üşüyor herhalde."
Çaresiz dinlersin. Napacaksın? Çocuk mu yetiştirdin önce sanki? Kabul edersin.
Ama ağlama kesilmez, daha bir artar. Artık onları da telaş almıştır. Aradan üç saat geçmiştir. Bebek mosmor ne meme ister ne başka birşey. Tüm radarlarını kapatmıştır artık, iletişime geçemezsin.
"Hadi acile gidelim" dersiniz. Gidince minicik bedenine fitil takarlar. Ağlama bir süre sonra kesilir, dışkılar ve saatlerce meme almayan bebek kıtlıktan çıkmış gibi emer. Acildeki çocuk doktoru sana gaz gideri bitkisel bir ilaç verir, açıklama yapmaz. Bu ertesi gün yinelenince başka doktora gidersin ve teşhisi koyar: "Çocuğunuz kolik. 4-6 ay arası kesilir. Çekeceksiniz. Benim de çocuk kolikti, saç sakal karışık gelirdim işe.".
İşte teşhis. Ama morali siz düşünün. "Ne yani bu bebek böyle ağlayacak ben durup seyredecek miyim?". Çekeceğim. Doktordan aldığım teselli süper. Ee çaresi nasıl olmaz?
Doktor: "Bunun çaresini bulan zaten Nobel'i alır. Sağlıklı bebeklerde olur."
O kadar.
Eve gelip saatlerce "kolik" üzerine internette okursunuz. Daha evvel alıp okuduğunuz bebek kitabındaki kolikle ilgili bölümü açıp okursunuz. Kocakarı çarelerinden medet umacak duruma gelirsiniz. Koliğin günde üç saatten fazla süren, üç haftadan fazla süren ve haftanın en az üç günü süren bir ağrı olduğunu öğrenirsiniz.
Üç ay geçti hala okumalarım devam ediyor. Öyle ki artık tıp makalelerini okumaya başladım! Anlayın siz gerisini. Çözümünü tabii ki bulmadım.
Sonuçta hem kendimi hem bebeğimi en azından biraz olsun rahatlatacak bir çözüm bulmak için bu kısa sürede tam altı çocuk doktoru değiştirdim!
Koliğimiz hala tam gaz ama kolik ataklarını daha rahat geçirebilmek için çözüm yollarını ufak da olsa bulabildim.
O da bir sonraki sefere...

Not:
Kolikle ilgili temel bilgi almak isteyenler için Uzman TV'deki kolikle ilgili videolar çok aydınlatıcı:
http://www.uzmantv.com/kolik-tehlikeli-bir-rahatsizlik-mi
http://www.uzmantv.com/kolikin-kesin-tedavisi-var-mi

Saç kurutma makinasının sesi uzaktan hoş gelir mi?


Saç kurutma makinası, motor sesi daha genel olarak beyaz gürültünün (white noise) kolik bebekleri sakinleştirirken ne kadar etkili olduğunu ancak anneleri bilir.

Normal bebeği olan annelerle bu konuyu konuştuğumda çoğu zaman büyük bir şaşkınlıkla bana baktıklarını gördüm. “Hadi ya o seste bebek uyuyor mu? Valla bizim bebekte hiç uyku sorunu olmadı”.

Hakikaten pusetinde, araba koltuğunda, yatağında koydun mu mışıl mışıl bebeklere hep imrendim. Bizim bebekle uyku konusunda doğduğundan beri hep savaş halindeyiz. İlk doğduğu günün gecesi eşimle hastane odasında bir türlü Lina’yı sakinleştirememiştik. Diğer doğan bebekler mışıl mışıl uyurlarken bizimki gecenin köründe bile hala bağırıyordu. Ancak göğsüme koyduğumda biraz olsun uyutabilmiştim. Ama ben bir saat bile uyuyamamıştım. Emzirmeme rağmen ağlaması kesilmeyince hemşireler “Bu çocuk aç olabilir. Mama verelim mi?” tekliflerini reddetmemiş kabul etmiştim. Anne sütü tabii ki önemli ama sütümün olmaması ya da az olması ihtimalini göz önünde bulundurup bebeğimin aç kalmasına gönlüm razı olmamıştı. Lina bebek mamayı alınca biraz susmuştu ama bağırmalarımızın sonradan şiddetleneceğini ve işin aslında açlıktan kaynaklanmadığını sonradan öğrenecektim.

Bebeğimize 10.gününde kolik teşhisi konulunca kolik üzerine deli gibi araştırma yapmaya başladım. Koliğimiz de o günden sonra giderek artan şiddetlerde devam etmeye başladı. Tepe noktası hakikaten literatürde yazıldığı gibi altıncı ve sekizinci haftalar arasıydı. Örneğin ilk başlarda basit bir kundak ve Cloud-b’nin yağmur ve okyanus sesiyle uyuyabilen bebeğimizin uykusu giderek daha kötüleşmeye ve çok sık uyanmaya başlamıştı. Kolik sancılarımız tam gaz devam ediyor ve bazen gece 12:00’den 3’e bazen sabah 5’e kadar durmaksızın sürüyordu. Ailecek perişan haldeydik. Artık karı koca değil, anneanne, babaanne, hala, bakıcı, enişte herkes nöbetleşe bebeğin başını bekliyordu. Çünkü kolik bir bebek ağlamasına başladı mı ağzınızla kuş tutsanız da sakinleştiremiyordunuz. Sadece ritmik sallama, beyaz gürültü gibi sesler, kundak ile biraz olsun arada bir kaç dakika bile olsa sakinleşmesini sağlayabiliyordunuz. Bu aralar en çok Harvey Karp [1] ve Dr.Sears [2]’ın kolik bebekler üzerine olan tavsiyeleri işe yaramıştı. Öncelikle şunu söyleyeyim kolik bebek için öncelikle tavsiyeler anne ve babalara veriliyor. Çünkü bebek için yapacağınız şey çok az ama bu süreçte en fazla yıpranan siz oluyorsunuz. Bizde de öyle oldu. Post-partum depresyonun kenarından sıyırarak acil olarak eşimle kendimize vakit ayırmaya başladık.

Tabii bu arada bebeğinizin kolik sancılarının normal gaz ağrıları olarak düşünen birçok kişiden de öneriler alıyorsunuz. Bu aralıkta bence çevrenin desteği anne için çok önemli. Beni önemli bir şekilde yıpratan şey de çevrenin sorunu devamlı annede araması:

“Anne sütü suludur, çocuk doymuyordur. Ya da sütün azdır. Mama verelim.”

“Anne böyle giyinirse çocuk tabii ki bağırır. “ Evin içi ne kadar sıcak olursa olsun üstünüze sadece çevredekiler sussun diye bir sürü kat giyersiniz.

“Anne çocuğu üşütmüştür. Kundak var ama üzerini daha örtelim.” Çocuğun sıcakladığını anlatamazsınız. Artık bir noktada pes edip bildiğiniz gibi yapın demeye başlarsınız.

“Anne yediklerine dikkat etmiyordur. Çocukta gaz yapıyordur.” Zaten bebek kışın doğdugundan hemen hemen hiç bir kış sebzesini yiyemedim.

“Anne çocuğu acı elma yağı ya da çörek otu yağı ile karnını ve ayak altını ovsun”. (Bu sanırım gazlı bebeklerde işe yarıyormuş ama bizimki kolik olunca pek faydasını görmedim.)

Bu arada kundak demişken kundak hakikaten biraz da olsa kolik bebeklerde sakinleştirici etki yapıyor. Bizim kullandığımız yarım kundaktı [3]. Yani kalçasını ve ayaklarını sıkmayan. Zaten bebeklerde başlarda moro reflex denen bir reflex oluyormuş. İstemsizce ellerini kollarını hareket ettirip kendini uyandırabiliyormuş. Kundak bebeğin uyku kalitesini de bu yüzden daha artırıyor. Ama eski usul tam kundağı çok sıkı yaparsanız kalça çıkığı gibi bir takım problemlere sebep olabiliyormuş.

Bir de simetikon içeren damlalari doktorlar bazen tavsiye ediyor. Örneğin sub simlex, colinox gibi damlalar bu etken maddeyi içeriyor. Ama koliği tedavi ettiğine dair bilimsel bir kanıt yok. Ama colinox’u kullandığımda en azından gazını çıkartırken daha rahat olduğunu gözlemledim.

[1] Mutlu bir bebek için Harvey Karp’ın 5S tekniği, http://www.bebegimoldu.com/?p=1398

[2] http://www.askdrsears.com/html/5/t051300.asp

[3] http://www.miracleblanket.com/