29 Temmuz 2011 Cuma

Katı gıdalarla deneyimler ve uyku

Daha evvel bizim kızı nasıl Ferber’lediğimizi anlatmıştım [1]. Fakat katı gıdalara geçince ve altıncı ayımızda artık anneye bağlılık arttığından yatış ritüelimiz değişmek durumunda kaldı. Katı gıdalarda miktar artınca bizim kızın tam yattıktan sonra kaka yapacağı aklına gelip uzun uzun bağırmaya başladı. Akşam yemeği onun yatış vaktine gelince onun yatakta mızırdanması, söylenmeleri eşliğinde oluyordu. Bağırdıkça içeri girip sakinleştirmeye çalışıyordum. Sonradan anladım ki kızımız kakasını yapmak ve sonrasında benim altını değiştirmesini istiyordu. Evet çok titiziz! Onu dizimi büküp arasında oturtup gazını kakasını yaptırmaya çok evvelden alıştırmıştım. Çoğu zaman bunu yapmadan kakasını yapmak istemiyor. Pozisyonda aynı tuvalete oturur gibi, artık rahat mı ediyor ne? Yapınca dikkati dağılmasın diye odasında sessizce altını temizliyorum. Temizlenip yatırınca çoğu zaman hiç bağırmadan uyumayı kabul ediyordu.

Son bir kaç haftadır bu da yetmeyip yatmadan evvel huzursuzluk ve bağırmalarımız artmıştı. Tatilden mi sıcaklardan mı diye birçok fikir yürütürken tesadüfen altını alma işleminden sonra kulağına bir süre ninni mırıldanmaya başladım. Daha sonra başını okşayıp sessizce yatağına aldım. Ve ilk kez itirazsız mızmızlanmadan uyudu. İkinci gün aynı ritüel: banyo, emme+mama, kaka faslı ve ninni. Aynı şekilde hiç itiraz yok. Dört gece üstüste rekor kırdık. Gerçi bugün çok az mırıldanıp normalden daha az emdi ama artık bu sıkıntısının da sıcaktan olduğuna eminim.Özetle bizim kız yatma ritüelimize kendisi iki madde daha ekledi. Sanırım şu separation axiety denen şey bizde erken başladı. İşten gelip beni görürse mutlucuk oluyor ama arkamı dönüp üstümü değişmeye kalktığım zaman ağız buruluyor ağlama başlıyor.Bir gün kayınvalidemin kucağında, tuvaletin kapısında ben çıkana kadar zırıl zırıl ağladı. Baba gelince de ayaklar kollar devamlı hareket halinde.

Bizimkinin uyuduğu zamanki halleri bitirim oluyor. Yüzüstü dönmeyi sevmeyen bebek uyurken dönüyor. 10 gün civarı arada uyanmalarımız arttı. Yüzüstünden sırt üstüne dönemediğinden basbas uyku arasında bağırıyor. Gözümü açamadan gidip bizimkini kaplumbağa gibi çevirip odama gidiyorum. Şimdi neyseki kendini çevirmeyi öğrendi. Ama uyuma şekilleri yaratıcılık tanımıyor. Yatağında dikey, ayak ucunda başı olacak şekilde, yatağın köşesine sokularak, ayaklar parmaklıların dışında olacak şekilde birçok uyuma şeklimiz mevcut.

Katı gıdalarla deneyimimiz aslında hem iyi hem kötü gidiyor. İyi gidiyor çünkü bizimki çoğu zaman verileni hapır hupur itirazsız yiyor. Kahvaltı en zor geçiyor. Toplamda 30-40 cclik yiyordur (yumurtası, peyniri vs). Ama etli sebzelerde günlük 90 cc kadar, meyve 60 cc, yoğurt 40 cc kadar yiyor. Fakat bu sefer emmek istememeye başladı. Yeni huyumuz tek meme alınacak. Diğerini vermeye kalktığım anda çığlığı basıyor. Ne kadar denedimse de akşamları dışında ikisini birden asla peşi sıra almıyor. Tabii böyle isteksiz olunca sütüm de azalmaya başladı. Açıkçası bu da beni üzüyor.Daha sık emzirmeye çalışmak,ek gıdayı azaltmak hiç bir işe yaramadı. Sanırım bizimki emmeyi erkenden bırakacak ya da geçici bir durum yaşıyoruz.

Ayrıca bizimki bir gurme edasıyla hemen hemen her gün farklı şeyler talep etmeye başladı. Aynı şeyler olunca yemiyoruz. Genelde posa yapıcı yeşil renkli sebzelerle (ıspanak, semizotu, bezelye, fasülye) az miktarda patates ve havucu karıştırıyorum. İçine kemik suyu ya da kıyma atıyorum. Maydanoz da her zaman yemeklerinin içinde var. Meyve olarak genelde armut, üzüm, kayısı, erik, elma karışımlarında ikili ya da üçlü olacak şekilde veriyorum. Yoğurdu sadeden çok azıcık meyveli, öğütülmüş cevizli ya da pekmezli veriyorum. Ayın 8’inde de doktor kontrolümüz var. Umarım iyi gelişim göstermiştir.Demir damlamızda da istenen miktara çok şükür ulaştık. Sabahları 8 damla alıyoruz ve sorun olmuyor.

[1] http://tugba-bence.blogspot.com/2011/07/kolik-ve-uyku-sorunu.html

25 Temmuz 2011 Pazartesi

İlk Gezimiz

Yıllardan beri eşimle deli gibi gezeriz. Her yıl en az iki kez yurt dışı gezisini kendimiz planlar gideriz. İlk kez bu sene bizim bızdık yüzünden yurt içi gezisi bile planlayamadık. Evde bu kadar uzun süre oturmaya alışkın olmayan ben, bir ay evvel Ankara’ya yakın Bolu taraflarında yerler aramaya koyuldum.

Uzun uğraşlar sonunda Köroğlu dağları eteklerinde yer alan Kartalkaya yolu üzerinde olan Villa Neva butik otelinde karar kıldık. Seyahatimize görümcemle eşi de eşlik edecekti. Bizim kızla ilk tatilimiz olacaktı.

Araba yolculuğumuz gayet sakin geçti. Bizim kız uykuya dalmadan evvel beş dakika bağırıyor. Uyku vaktini araba seyahatine denk getirip, eline battaniyesini verip Jack Johnson müziği eşliğinde uyuttuk. Otel civarina varınca yolumuzu kaybedip durunca ve hararetli hararetli nasıl gideceğimizi konuşurken birden gözlerini kocaman kocaman açıp bize bakmaya başladı. Hiç öyle uyku mahmurluğumuz filan da yoktu. Onun halini görünce görüncemle arka koltukta gülme krizine tutulduk. Sonunda oteli bulduk ve otelin sahibesi bizi karşıladı. Yedi odalı otelimizde biz “Yeşil”, görümcemler yanımızdaki “Mavi” odaya yerleşti. Bizim odanın yanında da restoran ve lobi vardı. Seyahatten evvel çingencikler gibi üç günlük seyahat için bir dolu şeyler almıştım (listesi aşağıda). Gelir gelmez babasıyla yatağını bizim yatağın yanına kurup (uzun uğraşlar sonucu) ortamı hazırladım. Ortam dediğim mamaları için bir köşe, banyosu için malzemeler filan... Akşamüstü uykusunu iptal edip odasında oynamaya başladık. Bizimki fazla meraklı olduğundan yabancı bir ortama eğer alışmadan girerse etrafı incelemekten uykusunu kaçırıyor. O yüzden bir saat kadar odamızda oyalandık. Odaların banyoları nispeten küçüktü. Bebekle duşakabinde zor yıkanılır. Ben de banyosunu zarzor çapraz şekilde sığdırmıştım. Kovasını da duşakabin dışına koyup görümcemle yıkadık. Üstünü giydirip, emzirip mamasını verdim. Fakat yatağına koyar koymaz bağırmaya başladı. Farklı oda olmadığı için odayı da terkedemiyorum. Mecburen bizim yatağa kıvrılıp beklemeye başladım. İki üç sefer kalkıp teselli etmeye çalıştım. Ama bizimki bağırdıkça moralim dibe vurmaya başladı. Tatile niye geldik, bize tatil ne gerek diye içimden saydırmaya başlamıştım ki bebek sustu. Sessizce dışarı çıkıp restorana gittim. Odasına dinleyiciyi yerleştirmiştik. Restorandan da iyi çekiyordu. Şansımıza bebek o gece iyi uyudu ve biz de güzel rahat bir akşam yemeği yiyebildik.

Villa Neva demişken...

Bu arada otelin akşam yemeği, sabah kahvaltıları ve ikindi çayı fiyatına dahildi. İlk geldiğimizde enfes, mis gibi kokan bir ikindi çayı ile karşılandık. Mis gibi kokan poğaçalar, pastalar, börekler... Diyette olan görümcemin eşinin bile diyetini bozduracak kadar çok lezzetliydi. Akşam yemeği de bir aile sofrası gibi düzenlenmişti. Büyük bir masa etrafında tüm misafirler ve otel sahipleri oturmuştu. Yemekte başlangıç olarak sebze çorbası, ana yemek fırında marine edilmiş biftek vardı. Mezeler arasında soya ve barbekü soslu mantar, salata, yoğurtlu havuçlu ezme, barbunya vardı. Tatlısı ise bir çeşit şuruplu fındıklı kurabiye ve ev yapımı böğürtlenli dondurma idi. İkinci gün ise peynirli çorba (oranın yerel keş peyniri ile yapılmış) ve antrikot yedik. Tatlı olarak profiterol ile vişneli ekmek kadayı vardı. Tüm yemekler Ankara’da birçok lüks restoran ayarında hatta bence çok daha iyi yapılmıştı. Kahvaltıda da kendi tarifleriyle her gün farklı farklı reçeller, değişik peynirler ve zeytinler vardı. Vedat Milör buraya da uğrasa süper olur valla. Akşam yemeğinden sonra lobi tarafında alınıp film ya da konser kayıtlarını izleyebiliyorsunuz. Ortamı mumlarla ışıklandırıyorlar. Şömine de var. Kışın eminim çok daha romantik oluyordur. Ayrıca otelin manzarası da süper. Odalar önünde de şezlonglar var. Kitabınızı alıp manzaraya karşı okuyabilirsiniz. Çok tatlı köpekleri, acayip insan dostu kedileri, yakınlarında inekler, öküzler ile tam bir çiftlikte gibi hissediyorsunuz. Bebek ile gidilebilecek çok iyi bir yer. Çünkü bebeği uyutup dinlenebiliyorsunuz. Dinleyici her yerden çekiyor ve ortam güvenli. Çevresinde de yakın mesafelerde gidilebilecek bir çok yürüyüş yolu ve mekan var. Biz 15 dakika araba mesafesi uzaklığında bir gölete gidip yürüdük. Bebek olunca eskisi gibi uzun yürüyemiyoruz. Uykusu gelince ve Ergo baby’sinde uyuyamadığından mızıklanıyoruz. O yüzden geri döndük. Otelin tavsiyesi ile öğle yemeğine Özelcan adında doğa içinde bir yere gittik. Mekan salaş bir yer ve balığı ve sucuğu ünlüymüş. Yemek vasattı. Ona rağmen elimize saçma bir fiyat geldi (tek kişilik ufak bir tabak sucuğa 20 TL yazmak gibi). İtiraz edince fiyatı bayağı düştüler ama yine de ayrılırken kazıklanmış gibi hissediyorduk. Otelde çalışanlardan taze yumurta (20 adet ısmarlamıştık ama tavuklar 18 adet yumurtlamış o gün:)) ve fasülye aldık. İsterseniz güzel reçellerinden de alabiliyorsunuz. Bu arada otel sahibesi de bir yemek kitabı yazmayı düşünüyormuş. Bence iyi satar. En azından ben alırım herhalde. Ankara’nın sıcaklarında Bolu’ya gelip serin püfür püfür esen dağlarda tatil yapmanın keyfine vardık.

Bebekle tatile geri dönersek...

Bulunduğumuz sürece iyi uyudu sayılır. Ama akşamları bebeğin yatağı yanımızda olduğundan gerim gerim gerilip uyuyamadık. Bizimki sesten etkilenmese de eğer bizim sesimizi duyup görürse bağırıyor. Ağlıyor demiyorum bakın bağırıyor. Çünkü gözünden yaş bile gelmiyor. Amaç dikkat çekip kucağa alınmak. Bir de ha şimdi ağlıcak oteldekiler rahatsız olacak diye de gerildim bayağı. Kazasız belasız üç günü atlatınca çok mutlu oldum. Gezimiz genel olarak iyi geçmişti. Bizden başka otelde altı aylık bebeği olan bir aile daha vardı. Onlar bayağı yorgundu ve tatilden pek bir şey anlamamış görünüyordu. Bebeklerini ayakta sallayıp hamağa alıyorlarmış ama bebekleri hep huzursuzlanmış. Akşam yemeğini bile çarçabuk yiyip kalktılar. O bakımdan biz şanslıydık.

Dönüşte ise...

Uyku sorunumuz tekrar patlak verdi. Gündüz uyuyan bebek iki gecedir akşamları çatlayacak gibi ağlıyor. Yine Ferber uygulayalım dedim olmadı. Bebek perişan halde. Ben de iki gecedir alıp odasında kucağımda oturup sessizce bekliyorum. Sakinleşince yatağına alıyorum. Gezinin en kötü kısmı sanırım bu oldu. Umarım bundan sonraki akşamlarda olmaz. Olursa herhalde başka bir gezi planımız bu sene olamayacak.

Geziye bebekle ilgili götürdüklerim:

Bebeğin ilaçları: Carpol, demir ve D3 damlası, bepanten, hametan, pişik kremi, isilik ilacı, ateş ölçer, burun spreyi ve solusyonu, güneş ve yüz kremi, gülsuyu (her sabah uyandığında yüzünü gül suyu ile temizlerim)

Alt bezleri, ıslak mendik, alt açma örtüsü, pamuklar

Biberon, biberon temizleyicisi, mama kaşıkları, mama önlükleri (şu kullan atlardan), mutfak havlusu, şeffaf çöp torbası, mamaları, cam rendesi, kaşık, çatal, bıçak, süt sağma makinası, süt saklama kabı, mama tabağı

Yatağı, çarşafları, uyku tulumu, battaniyesi, yastığı

Ergo baby taşıyıcısı, puseti

Çorap, yün hırkası, poları, yazlık kışlık kıyafetler, güneş gözlüğü, şapkası, banyo havlusu, el havlusu

Banyo küveti, şampuanı, köpüğü, tası, kovası, yıkama bezi

Oyuncaklar, diş kaşıyıcılar

Ayaklı süzgeç (otelde mama ve biberonunu yıkayınca kurutmak için kullandım)

Dinleme cihazı, emzirme yastığı

Ayrıca Ipad’e birkaç bebek uygulaması koydum. Bizimki “Talking Tom” a bayılıyor.

9 Temmuz 2011 Cumartesi

Demir Damlası ve Katı Gıdalarla İlk Deneyimler

İlk altı ay bebekler sadece anne sütü almalı ama 4. ve 5. aylarda sütüm azaldığı ve bizimkinin iştahı arttığından hazır mama ile takviyeye başladık. Gerçi takviyemiz oldukça azdı (son zamanlarda günde toplam 200cc).

Doktorumuz da bu yüzden istersek hazır mama yerine basit katı gıdalarla başlayabileceğimizi ifade etti. Gerçi bu doktordan doktora değişiyor. Kimi kesinlikle altı aydan evvel başlatmıyor. Sonuçta biz de bu karara katılınca başladık.

Bu arada demir damlasına da 5.ay başında başladık. Önce “Ferro Sanol” ile 1mgxkiloxgün aç verilmesini doktor tavsiye etti. Bizimki o zamanlarda 7 kilo civarindaydı. Sabahları her gün 7 damla ile başlayacaktım. Sabah uyanır uyanmaz demir damlasını verdim. Fakat o gün oldukça huzursuz olduk. Bayağı ağladık ve uyuyamadık. Kabız olduk. Doktorumuzu arayınca demir damlasından kaynaklanabileceğini ve hemen kesmemiz gerektiğini belirtti. Sonrasında ise “Ferrum Hausman” ile 6 damla vererek devam etmemizi onerdi. Dediği gibi ilacı bırakınca belirtiler akşama kayboldu ve birkaç gün sonra da dediği ilaca başladık. Onda da durum nispeten iyi idi ama hala eskisine oranla daha az uyuyor ve huzursuzduk. Ağlamalarımız artmıştı. Doktor bu ilacın da etkileyebileceğini söyleyince kestik.

Tabii aynı zamanda basit katı gıdalara da başladık. Önce iki bebek kaşığı ile başlayacaktık sonra her gün iki katı daha fazla verecektik. İlk hafta meyve (elma, havuç,armut, kayısı, şeftali, muz) saat 10-11 arası, ikinci hafta sebze karışımı (patates, havuç, kabak, maydanoz, brokoli, ıspanak, küçük soğan, pirinç, kırmızı mercimek 1 kaşık zeytinyağı ile haşlanır ve tel süzgeç veya çatalla ezilir) saat 13:00-15:00 arası, sonraki hafta yoğurt saat 17:00-18:00 arası en son hafta da kahvaltı (2-3 bebe bisküvisi veya 1 dilim ekmek, 50 gr. tuzsuz beyaz peynir, 1-2 tatlı kaşığı pekmez, 1-2 tatlı kaşığı dövülmüş ceviz sağılmış anne sütü veya mama veya yoğurt veya taze meyve suyuyla çatalla ezilir) saat 7:00-9:00 arası ile devam edecektik. Doktorumuz bir elma büyüklüğüne (100-150 cc) ulaşınca o miktarda sabitlememiz gerektiğini ifade etmişti. Rondo yasaktı, mutlaka cam rende ve çatalla ezerek mamasını hazırlayacaktım.

Ben tabii tavsiyeye uyarak demir damlası ve elma&şeftali püresi seçimimle aya başlamıştım. Demir damlasını kestikten sonra huzursuzluk ve kabızlığımız nispeten düzelmişti.

Fakat katı gıda miktarı artıp bir sonraki hafta da sebzelere başlayınca tekrar huzursuzluk ve kabızlığımız nüksetti. Ayrıca dediği ölçüye varınca memeyi alırken almaz olmuştu. Doktorun tavsiyesi ile meyve ve sebze pürelerinin saatlerinin yerini değiştirdik ve patatesi ve muzu listeden çıkardık. Ayrıca mama ölçüsünü de bayağı azaltıp 50-60 cc’yi geçmeyecek şekilde sınırladım. Böylece anne sütümüzü de eskisi gibi alıyorduk.

Kabızlığı halen sürünce ek gıdalarla ilgili hala bir sorun olduğunu düşünüp elimdeki kitapları ve internetteki web sitelerini karıştırmaya başladım. Hatta demir damlasını kestiğimden rahatsız olup onun için de çare aramaya koyuldum. Demir takviyesi süt çocuklarında çok önemliymiş. İlk altı ay stoklarındaki demir miktarı azaldığından ya ek gıdalarla ya da takviye ile vermek gerekiyormuş. Demir eksikliği anemiden tutun ileride öğrenme bozukluğuna kadar birçok sağlık problemine de yol açıyormuş.

Katı gıdalarla ile ilgili şunları deneyimledim/buldum/öğrendim:

1. İlk öğün (öğlen) sebze arkasından (ikindi) meyve vererek bebekte dışkılamanın bayağı kolaylaştığını gördüm. Kabızlığa patates, haşlanmış havuç, pirinç gibi gıdalar yol açabiliyormuş. O yüzden başlarda azar miktarlarda verin. Ayrıca ilk seferinde bahsettikleri karışımları verince bebek belki de alışık olmadığından tepki gösterdi. Tek bir meyve ve sebze ile başlayıp kontrollü bir şekilde karıştırınca neyin dokunduğunu ve problemin nereden kaynaklandığını buluyorsunuz. Gerçi sebze de kabızlığı önlüyor ama ben kayısıyı ikindi vakti devamlı başka bir meyve ile karıştıdığımda bebeğin nispeten daha rahatladığını gözlemledim. Muzu bebekler sever ama bir süre muzu ya çok eser miktarda ya da çok sonra verin. Felaket kabız yapıyor. Zaten bebek ilk katı gıdalarla tanışınca kabız olabiliyor. Ayrıca tatlı erik de süper söktürüyor ve bir zararı da yok. Ben eriği kayısı ile karıştırıyordum. Tadı hafif mayhoşsa içine bir tatlı kaşığı pekmez koyuyordum. Süper söktürüyordu. Armut da aynı şekilde etki ediyor. Doktorumuz kavun ve karpuz gibi meyveleri şekeri içerdiği vitamine oranla fazla olduğundan pek önermedi.

2. Doktorlar karnıbahar, taze fasülye gibi sebzeleri ilk başta gaz yapar diye vermiyorlarmış. Ben de katıya başladıktan dört hafta sonra ufak miktarlarda verdim.

3. Yoğurdu son öğün veriyorduk. Bazı doktorlar ilk olarak yoğurtla başlatabiliyorlarmış. Ama bizimkinde reflüye sebep oldu. Yoğurt kabızlık da yapabiliyormuş. İshal bebeklere aslında yoğurt verirlermiş. Ama bizde sorun yaptı. Gece uykusu bozuldu. Bir süre bırakıp sonra tekrar denemeye karar verdik. Gerçi çok az verince sorun olmamıştı.

4. Günde minimum 500 cc anne sütü alması gerekiyor. Baktınız süt almayı azaltıyor katı gıda miktarını azaltın. Tabii çalışıyorsanız ve zaten zorlanıyorsanız bilemem. Ama bağışıklık sistemi için altı aydan sonra da günde minimum 500 cc önemli. Bu yüzden biz ilk başta sadece meyve ve sebze püreli öğünleri verdik. Kahvaltı ve yoğurdu kestik. Doktor da onayladı.

5. Bebeklere alerji riskinden vs. citrus meyveleri örneğin çilek, mandalina vs. vermiyorlar.

6. Yurt dışında avokado çok tutulan ve tavsiye edilen meyve. Tabii onu en olgununundan seçmeniz önemli. Tek başına verin ya da azıcık muzla karıştırın. Avokado yağlı bir bitkidir ve yağı bebekler için özellikle çok faydalıdır (smart fat [2]). Ayrıca Omega 3 içerdiğinden beyin gelişimine de faydalıdır.

7. İlk başlarda katı gıdalar uyku düzenlerini etkileyebiliyor. Hazırlıklı olun.

8. Amazon’da araştırıp Annabel’s Karmel’in “New Complete Baby and Toddler Meal Planner” kitabını almıştım. Bayağı bir tarifi uyguladım. Bebeğim hepsini severek yedi. Siz de bu olmasa da benzer bir kitap edinip farklı tarifler uygulayın. Aynı şeyi üstüste verince istemiyorlar.

9. Su vermeye de başladık. Kaynatmadan evde içtiğimiz pet şişe suyunu verebilirmişiz. Yemekleri azıcık sulu yapıp sonrasında da su vermenizi tavsiye ederim. Su dışkıyı da yumuşatırmış. Lifli (fibre) gıdalar da kabızlığı önlüyor.

10. Zeytinyağı da kabızlığı önlüyor. Sebze mamasına bir tatlı kaşığı koymanız da fayda var.

11. Söylemeye gerek yok belki ama meyvelerin kabuklarının soyularak püre haline getirmeniz gerekiyor.

12. Katı gıda verirken 1.5 saat emzirmemiş olmayı doktorumuz tavsiye etti. Hakikaten erken verine almak istemiyor.

13. Eline kaşık verip bizim sofra masasının yanında yedirerek sofra düzenini şimdiden algılaması tavsiye ediliyor.

Ben anne sütünün yerine geçmesin, bebek sütü az almasın diye 5. ayda sadece meyve ve sebze püresini verdim. Dediğim gibi bu takviye amaçlı idi. 6.ayımıza girdiğimizde doktorun da tavsiyesiyle pürelerin yanında kahvaltıya da başladım. Kahvaltı tarifleri araştırmaya başladım. İnternette birçok tarif var ama daha uygulamadım [3]. Hatta doktorumuz artık yumurta sarısı (tam katı haşlanır, sarısı alınır, beyazı ayrılır. Sarısından ilk gün 1 nohut kadar başlanır. 1-2 günde iki katına çıkarılarak tam yumurta sarısına ulaşılır. Kahvaltıda verilir.) verebileceğimizi söyledi. Ama bunu biz bir ay sebze ve meyve püresi verdik diye önerdi. Sanırım ilk katı gıdalara geçişte verilmiyor. Bir tam yumurta sarısına ulaşınca da gün aşırı vermemizi salık verdi. Yine biz bir aydır zaten veriyoruz diye et ürünlerine başladık. Dana veya tavuk kıyması (30 gr/gün veya 1 yemek kaşığı kadar) sebze püresi içine eklenerek verilir. Tanıdıklar ilk başlarda dana kıymasını kasaptan üç defa çektirip verdiklerini söyledi. Biz de öyle yaptık. Tavuk göğüs etini de alıp rondodan geçirebileceğim ve bebeğe kıymasını yine sebze içinde verebileceğim söylendi. Ayrıca kemik iliği alıp kaynattık. Buz kalıplarına koyduk. Bazen sebze yemeğinin içine koymak için. Dondurucudan çıkarıp vereceğiz. Ayrıca kıymayı ufak toplar haline getirdik. Buzdolabı poşetine yanyana dizdik. Şimdi bir tane alıp çıkartıyoruz. Yemeğine katıyoruz. Bir de hem ne kadar verdiğimi bileyim hem de dondurucuda fazla yaptıklarımı saklayayım diye Beaba saklama kaplarından [4] aldım. Siz de buna benzer kaplar alıp fazlalığı saklayabilirsiniz. İçinde BPA da yokmuş. Meyveyi bile bu şekilde veriyorum. Kahvaltı için ise doktor ayrıca peynirli omlet, domates rendesi 1 tatlı kaşığı zeytinyağı ve 50 gr. tuzsuz beyaz peynir ile karışımı, hazır tahıllı kahvaltı mamalarını vermemizi de önerdi. Tarhana da çok iyimiş. Tarhananın içine de yine bir kibrit kutusu büyüklüğünde tuzsuz beyaz peynir koyup sebze öğününde verebilirmişim. Fakat hiç bir sebzenin içine tuz ve salça konulmayacakmış. Beyaz peyniri de akşamdan suya koyup buzdolabından ertesi gün alıp öyle kahvaltısına katıyorum.

Demir damlası ile ilgili olarak öğrendiğim “Ferro Sanol” un daha faydalı olduğu. Sebebini hala bulamadım ve doktora sormayı unuttum ama heryerde gördüğüm duyduğum bu. Ayrıca sağlık ocaklarından bunu ve D vitaminini ücretsiz alabileceğinizi unutmayın.

Demir damlası birçok bebekte sorun yaratınca kimi diğer demir ilacı opsiyonunu, kimi az miktarda vermeyi, kimi ise hiç vermeyip gıdalarla telafi edeceğini belirtiyor. Halbuki ulusal sağlık enstitüsü [1] şöyle yazıyor:

“...Therapeutic doses of iron supplements, which are prescribed for iron deficiency anemia, may cause gastrointestinal side effects such as nausea, vomiting, constipation, diarrhea, dark colored stools, and/or abdominal distress [33]. Starting with half the recommended dose and gradually increasing to the full dose will help minimize these side effects. Taking the supplement in divided doses and with food also may help limit these symptoms. Iron from enteric coated or delayed-release preparations may have fewer side effects, but is not as well absorbed and not usually recommended [64]….”

Tavsiye edilen miktarın yarısında başlamak ve tüm doza yavaş yavaş artırarak gelmek demirin yarattığı yan etkileri azaltıyor. Biz de o yüzden ufak ufak başladık. Ayrıca ikiye böldük. Biri sabah aç karnına, diğerini de meyvesini yemeden evvel (yine aynı kaynakta meyvenin demir emilimi artırdığı söylendiğinden ötürü). Şu an istenilene neredeyse ulaştık (7 dozdayız ama en son kontrolde tam 8 kiloyduk). Bir problemimiz de yok. Unutulmaması gereken süt ürünleriyle birlikte alınmaması. Aksi takdirde emilimi çok azaltıyor. O yüzden sabah kalkar kalkmaz demir damlasını ve D vitamin veriyorum. En az yarım saat sonra da emziriyorum. Artık yavaş yavaş sabahları aç karnına verme için miktar değiştireceğim. En iyi emilim aç karnına oluyormuş.

Bugün ilk kez kıymalı kabak yemeğimizi yedik. Bu ilk kez etle tanışmamızdı ve bayağı mutlu oldu. Kızımız sayesinde zaten dikkat ettiğimiz meyve sebze kalitesi daha bir önem kazanır oldu. ODTÜ Güneşköy bahçesine [5] katılımcı olduk. Artık her hafta mahsül ürününü taze taze kapımıza alıyoruz. Proje tamamen doğal koşullarda organik tarım yapıyor. Birçok doğal tarım tekniği bu projede ilk kez Türkiye’de deneniyor. Tohumlar hep kontrollü alınıyor. Bu hafta kabak gelince biz de kızımıza o yüzden kıymalı kabak yapalım dedik. Yoğurda ara vermemize rağmen evde yoğurt yapımına başladık. Yumurtamızı da organik alıyoruz. Zaten uzun süredir de öyle alıyorduk.

Bu katı gıda işi doktordan doktora değişiyor. Anladığım tek bir doğru yok. Genelde bebeklere daha tatlı olduğundan ilk meyve ile tanıştırıyorlar. Bazısı sebze ile başlatıyormuş, sebze alışkanlığı artsın diye. O yüzden nasıl başladığının pek bir önemi yok gibi. Doktorunuz tavsiyesiyle gitmek en doğrusu.

Son olarak katı gıdaya başlayınca meyve lekeleri göze batmaya başlıyor. Sabun tozları bunları çıkartmıyor. Forumlarda tarattığımda bir kaç ürün önermişler, denedim işe yaradı. Ayrıca kollu önlüklerden aldım. Onları giydiriyorum. İşe yarıyor ama ağzından gaz çıkartıp kusarsa yine lekeleniyor. Artık bunda da yapacak bir şey yok.

Yine biraz uzun yazmışım. Buraya kadar okuyabildiyseniz teşekkürler:)

[1] Office of Dietary Supplements, National Institutes of Health, “Dietary Supplement Fact Sheet: Iron”, http://ods.od.nih.gov/factsheets/iron/

[2] William and Martha Sears, “Baby book”, Thorsons, Second Edition, 2003.

[3] http://hemannehemdoktor.blogspot.com/2011/05/kahvalt-tarifleri.html

[4] http://www.hepsiburada.com/Liste/ProductDetails.aspx?categoryid=301170&productid=oyunjaba912133

[5] ODTÜ Güneşköy, http://www.guneskoy.org.tr/

1 Temmuz 2011 Cuma

Kolik ve Uyku Sorunu

İnsan kolik sahibi bebekle yaşarken bir gün tüm o zorlukların biteceğine inanamıyor. Doktoru, arkadaşı, eş dostu “geçer merak etme” diye telkinde bulunsa da çok az işe yarıyor. Belki de biraz dinlenecek vakit yaratamadığında insan herşeye olumsuz yönünden bakıyor.
Kolik hakikaten dört ayda bitip dedikleri gibi bıçak gibi kesildiğinde bize nur topu gibi birçok sorun bıraktı arkasında. Bir yerde okuduğum kadarıyla kolik bittikten sonra bebeklerin %99’unda uyku sorunu olurmuş. Bebeğin uyku sorununu ne kadar erken hallederseniz o kadar iyimiş. Aksi takdirde yok dişiydi, yok hastalığı da derken hatta iyice bilinçlenmeye başladıkça eğitmesi daha güç oluyormuş. Hatta uzun süren uyku sorunları ileride yetişkinliklerindeki uyku sorunlarına yol açabilirmiş. Bu arada asla benim bebeğim uykuyu sevmiyor, genetik vs diye düşünmememiz gerekiyormuş. Bebeklerin büyük çoğunluğu uyumayı öğrenince sağlıklı bir uyuma düzenleri oluşuyormuş.
Bebek doğmadan evvel asla sallamam diyen ben en sonunda pes etmiş bebeği uyutmak için her seferinde aşağıdakileri sırasıyla yapar olmuştum:
1. Çocuğu kundakla.
2. Saç kurutma sesini ve ninnisini aç.
3. Çarşafa koyup sallamaya başla.
4. Arada bağırıp ağlarsa sırtına hafifçe patpatla ve şşt’le.
5. Uyuyunca çok nazik bir biçimde çingen salıncağına al.
6. Alırken salıncağı sallamaya devam et.
7. Bebeği yerleştirdikten sonra uyanana kadar, akşam uykusu ise minimum iki saat salla.
Nasıl bu kadar komplike bir uyuma şekline dönüştü hatırlamıyorum. Ama birşey işe yaramayınca hadi bunu da deneyelim diye diye sanırım bu hale geldik.
Bir odaya kapanıp saatlerce sallardık. Bazen günümün çoğu uyutmakla geçerdi. Geceleyin de arada uyanınca herşeye tekrar baştan başlardık. Artık başında 24 saat nöbetleşe birileri olmaya başlamıştı. Bebeğe bakan herkes artık aşırı yorgun düşmüştü.
Artık bu uykular canıma tak etmeye başlamıştı ki bulabildiğim her vakit uyku üzerine kitaplar, bloglar, forumlar okumaya başlamıştım. Bebek doğmadan evvel Sears’ın kitabını almış ve “attachment parenting” ile ilgili notlarını severek okumuştum. Ben de bebeğimi asla ağlatmayacaktım vs.vs. Zaten kolik olunca ister istemez saatlerce ağlar olmuştu. Uyku konusunda Sears’ın [7] dedikleri güzel olmasına rağmen benim asla sabırla yapamayacağım şeyleri kapsıyordu. Örneğin birlikte uyumanın güzelliği, bebek uyuyana kadar yanında kalma vs. Şimdi bebeğim neredeyse altı aylık... Eğer bunları da yapacak olsam herhalde bana ait zaman sıfıra inip bunalıma girebilirim.



Uyku konusunda önce Tracy Hogg’un [1] ağlatmadan uyutmayı vaad eden kitabıyla başladım. Kitapta özellikle uyku sorununa eğildim. Forumlarda ve bloglarda da bu metodla bebeklerini uyumayı öğretenleri okudukça daha bir gaza gelmiştim.
Öncelikle uyku konusunda bebeğinize eğitim vermek istiyorsanız minimum dört aylık olmasını bekleyin ve kolik ise koliğin geçmesini bekleyin. Kolik ise yapacağınız birşey yok, şanssız bir %20’lik dilimde olduğunuzu hatırlayın ve uyuması için her yol mübahtır diyerek herşeyi deneyin [8]. Dört ay dediğim illa dördüncü ayına girer girmez değil, sonrası da olabilir. Mutlaka bebeğinizin hazır olup olmadığına da dikkat edin. Bizimkini nasıl anladım? Bir kere kolik bitince kundak istemez olmuştu, saç kurutma makinasından ve sallanmaktan nefret eder olmuştu. Artık en az üç saatlik bir uyuma ritüeli gerçekleştirmeden uyuyamaz hale gelmiş bunları yaptıkça ağlar olmuştu. Kundaklamazsak da nasıl uyuyacağını bilmediğinden yine ağlıyordu. Ailecek hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştik. Uykusuzluğu iyice kronik hale gelmişti. Bebeğiniz sekiz, dokuz aylık olmuş olabilir ama asla size daha sabırlı olmanız gerektiği, kendi başına uyuyamayı öğrenemeyeceği söylenirse inanmayın. Bazıları hatta “Su yolunu bulur. Akıllı kızdır o kendi kendine öğrenir.” derlerse hiç inanmayın. Okuduğum tüm kitaplarda ortak söylenen bebekler 2 aylıkken bile kendi kendine uyumayı öğrenebilir. Belki bizim kültürümüzden gelen birşey bize hep sabırlı olmamız söylenir. Bir de yok uyku çayı, maması vs. gibi şeyleri düşünmeyin. Uyku sorununu bunlarla aşıp bebeğinizin daha uzun süre uyuyacağına aldanmayın. Denedim olmadı. 4 aylık bir bebek tek bir gece beslenmesi ile akşamları kesintisiz 10-11 saat uyuyabilir. Bunu ben değil birçok uzman söylüyor. Bu yüzden asla gelişiminde sorun olmaz. Bundan fazla olan beslenme miktarı size bağlı. Ben daha fazla beslemek istiyorum, akşamları 4-5 defa kalkarım sorun olmaz diyebilirsiniz.
Hogg’un yatır/kaldır metodu ile ilgili birçok kişi yazdı [2]. Burada detaya girmeyeceğim. Aslında bayağı sabır gerektiren bir şey. Her seferinde bebeği yatırıyorsunuz bağırırsa kucağınıza alıp zıplatmadan hoplatmadan bekletiyorsunuz belki patpatlıyorsunuz (şşt/pat yöntemi). Sakinleşince yatırıyorsunuz. Aynı şeyi uykuya dalana kadar yapıyorsunuz. Ama bizimkinde denemeye kalktığımda deli gibi ağlamaya dakikalarca susmayınca odanın içinde turlamaya başladım. Birkaç kez denemeye çalıştığımda aynı durumla karşılaşıp devam edemedim. Kitabında en faydalı gördüğüm şey EASY metodu yani yedir (Eat), aktivite yaptır (Activity), uyut (Sleep), ve sizin zamanınız (Your time) ve 3-4 aylık bebeklerin günlük düzenleriyle ilgili zaman planlamasıydı. Başta bizimkinde plan denilen birşey yoktu ama verilen örnekler güzeldi.
Verilen planı ancak iki hafta sonra uygulayabilecektim.
Belki benim beceriksizliğimdendir başka metodları incelemeye başladım. Uyku metodları temelde ikiye ayrılıyor: ağlatan (cry it out- CIO) ve ağlatmayan (non CIO) metodlar olmak üzere [3]. Ağlatmayan teknik dese bile bebeğiniz değişiklik olduğundan yine de ağlıyor. O yüzden asla hiç ağlamayacağını düşünmeyin. Fakat kilit nokta mutlaka metodu iyice anlamanız ve düzenli bir şekilde uygulamanız. Bir iki gün çok iyi geçmedi diye uygulamamazlık etmemeniz gerekiyor.
Bebeğiniz zaten hafif bir sallama, ayakta sallama ile uyuyor en önemlisi siz uyutma metodunuzdan memnun iseniz zaten bunları değiştirmek için çabalamanıza gerek yok.
Bizimki zaten saatlerce ağlıyor diye ve birçok uyku ilişkilendirmesini aynı anda kısa sürede kırmayı amaçladığımdan CIO metodlarına [4] bakmaya başladım. CIO metodları da genelde ikiye ayrılıyor. Önce bir uyku ritüeli oluşturuyorsunuz. Aslında bu non-CIO metodları için de geçerli. Biz gece uykusu için banyo, gece beslenmesi, uyku tulumunu giyip battaniyeyi eline verme ve gece öpücüğü olarak bir ritüel belirledik.
Ritüel belirlendikten sonra istisnasız bunu her akşam uyguluyorsunuz. Bu arada uyku eğitimine öncelikle gece uykularından başlamanız tavsiye ediliyor. Sonra bebeği yatağına yatırıp gidiyorsunuz.
En katı CIO metod bebeği yatırdıktan sonra uykuya dalana kadar yanına gitmemesini salık veriyor.
Eleştirenler bebek o sırada başka bir sebepten ağlıyorsa bunun anlaşılamayacağını (belki kafasını vurur vs.) ve olumsuz sonuçlanabileceğini söylüyorlar. Belki eninde sonunda uyuyacaktır ama amaçlananın bu olmadığını belirtiyorlar.
Ferber’in [5] tekniği ise bebeği yatırıp gidilmesini ama kısa aralıklarla yanına gelip başında bir kaç dakika kalıp sakinleştirmeyi salık veriyor. Ama önemli olan asla bebeği kucağa almamanız. Eğer altı değişmesi gerekiyorsa sakince yapıp kaldığınız yerden devam etmeniz gerektiğini söylüyor.
Bu arada kesinlikle bebeğin ağlamasının ona zarar vermeyeceğini ifade ediyorlar. Aslında düşününce mantıklı da geliyor. Eğer öyle olsa kolikten dolayı saatlerce ağlayan bebeklerin hepsinde yetişkin olduklarında problemler olurdu. Bizimkinin durmaksızın bir keresinde 5 saat kesintisiz ağladığını düşününce özellikle...
İçime otursa da belki zaten kolikten dolayı da ağlamasına alışkın olduğumdan bunu uygulamaya karar verdim. Aile üyeleri de asla ağlatmayalım diyenler de bebeğin her uyku öncesinde ağlayışını görünce pes ettiler.
Pinpirikliğimden dolayı belki de Babycenter’dan da bizimkine benzer durumları araştırıp planlı bir şekilde uygulamaya karar verdim. Çünkü yukarıda bahsettiğim tüm uyku ilişkilendirmelerini kundak da dahil kaldırmam gerekiyordu. Sonuçta Ferber’in tekniğini biraz değiştirmek durumunda kaldım. Bunu uygulamaya karar verenlere de aynı şeyi salık veririm. Aslında hangi tekniği uygulamak isterseniz isteyin metodu asıl kaynağından okuyup sizin bebekle karakter olarak benzeşen (kaçıncı ayda olduğuna kadar değişebilir) örnekleri bulup iyi bir plan yapıp istikrarlı bir şekilde uygulamanız en doğrusu.
Ferber tekniği her gün artan aralıklarla bebeğinizin yanına uğramanızı tavsiye ediyor. Başlama süreniz ve maksimum bırakmak isteğiniz süre biraz da size bağlı. Biz ilk gün ilk uğrama 3 dakika, sonrasında 5 ve gece boyunca 7 dakika uğrama ile başladık. Asla 15 dakikadan fazla aralık bırakmama kararı aldık. Buna başlarken bebeğinizin yatma vaktinden biraz daha geç yatırmaya özen göstermelisiniz. Erken yatırırsanız bebeğinizi boşuna ağlatırsınız. Bizim bebek icin eskiden ritüelimiz 7 civari başlar 10’da anca uykuya dalmış olurdu. Biz de 10 civarı başlama kararı aldık. Düzeni oturunca 15’er dakika aralıklarla gece yatma vaktini öne çekecektik. Uyanma saati 7 civari olacaktı. Önce yeni belirlediğimi ritüeli (banyo, emzirme, ..) ile başladık ve yatırdık. Bebek yarım saat başta ağladı ve uyudu. Acayip sevindim çünkü düşündüğümden az ağlamıştı. Fakat 40.dakikada uyanip tekrar ağlamaya başladı. Aslında kolik zamanında her zaman 40.dakikada uyanırdı ve tekrar uyutmaya çalışırdık. Sanırım ilk uyku döngüsüne denk geliyor ve daha önceleri uyuduğu koşul ile aynı koşulu bulamayınca ağlıyordu. Şimdi koşullar aynı idi ama uykuya dalmayı tam öğrenemediği için yine ağlıyordu. İlk gece biraz sancılı geçti. İkinci gece zamanı 2 dakika artırdık. Aslında yaşadıkça neden zamanı artırdıklarını da anlıyorsunuz. Eğer 7 dakikada hep girseydim hiç bir zaman 10.dakikada uykuya dalacağını göremeyecektim. Çoğu zaman böyle oldu. Bebeğim uğrayacağım zamanı öğrenip ağlıyordu. 2 dakika bile onun kendini sakinleşmesini ve uykuya dalmasına yeterli oluyordu. Ayrıca yanına uğrayacağımı bilmesi güvenini sarsmayacağım anlamına geliyordu. Emzirme sayısını ise iki ile sınırlandırdım. Akşam öğününden 4 saat sonrasına emzirecektim. Onun dışında emzirmeyecektim.
Bu şekilde bir hafta sıkı bir plan uyguladık. Ferber tüm güne uygulamayı önerse de Babycenter’daki deneyimlere göre herkes önce akşam sonra gündüze geçmeyi önermişti. Biz de öyle yaptık. Bir hafta değişken ama genelde azalan miktarda ağlama süreleriyle karşılaştık. Bu arada bir gece diğerinden daha fazla ağladıysa panik olmayın. Özellikle Babycenter’daki deneyimlerde de bazen bebeğin ilk geceden hırslanıp daha fazla ağlayabileceği yazılı. Panik olmayıp devam etmek önemli.
Bu eğitimler sürdüğünde gündüz uykularında mümkün olduğunca memede uyutma, sallama ne tutarsa yapıyorduk. Akşamları bir hafta sonunda düzelmeye başlamıştı. Sıra gündüz uykuları ve gece yatma vaktini öne çekmedeydi. Her akşam 15 dakika kadar öne çekip sabahları hala aynı saatte uyanıp uyanmadığını gözlemliyorduk. En sonunda 7’de rutine başlama 7.30’da yatağa en geç koyma şeklinde düzenledik. Tabii 5, 10 dakika oynamalar oluyor.
Gündüzleri en sevdiği ilk uykusu ile başladık. Ferber eğer bebek yarım saat ağlarsa uykuyu iptal edip bir sonraki yatma vaktine kadar bekleyin diyordu. Bizim için iki sorun vardı. İlki gündüz dışında zaten bir uyku düzenimiz yoktu doğru vakti nasıl bilecektik? Bir de bebek aşırı yorgunluktan olduğu yerde uyumaz mıydı? Yine araştırma sonucu iki sonuca vardım:
1. Düzen yoksa Tracy Hogg’un önerdiği düzeni uygulayacaktım. İki uyku arasını 1.5-2 saat aralığında bırakıp ilk uyku sinyalini (durgunlaşma, ilgisizleşme) alır almaz yatıracaktım.
2. Yarım saatte uyumaz ise ikinci uyku vaktini değil 45 dakika-1 saat kadar oyalayıp tekrar deneyecektim. Böylece bebeğim tekrardan uyumayı deneyebilecekti.
Gündüz ve öğle uykusu düşündüğümden çok kısa sürede düzelmişti. Ama en son 45 dakikalık şekerlemeyi tutturması biraz daha fazla zaman aldı. Bu uykular içinde basit bir uyku ilişkilendirmesi buldum. Geceleri battaniyesini sakinleştirmek için kullanıyordu. Bunu kendi seçmişti. Artık bu uykularında da aynı battaniyeyi eline veriyordum.
Artık bebeğimi tanıdığımdan ağlamasını anlayabiliyorum. Acısı olduğunda ve şikayet ettiğinde (bu pek ağlama değil inlemeyi andıran birşey) ayırt edebiliyorum.
Şu anda Tracy Hogg’un düzenini tutturmuş gibiyiz. Tabii bu demek değildir ki herşey süper. %90 iyi uyurken arada bir takım sıkıntılarla uyuyamadığı oluyor. O zaman uykuyu iptal edip sonra yatırıyorum. Ama şu an hepimiz huzurluyuz. Bu bebek uykuyu sevmiyor diyenler günde 15 saat toplamda uyuduğunu, yataktan gülücüklerle kalktığını ve uyanık olduğunda mutlu mutlu oynadığını görünce aslında uyku eğitimin ne kadar önemli olduğunu anlıyorlar.
Bu uyku savaşı sonunda kendimce şu sonuçları çıkardım:
1. Bir kere kesinlikle bir metod tüm bebekler için uygulanabilir diyene aldanmayın. Bebekler farklı karakterlerde anneler de öyle. Bebeğinizi ve kendinizi iyice tartıp bir metod seçin. Ama sonuna kadar ona sadık kalıp uygulayın. Bunu kilo vermek için uyguladığınız diyetlere benzetebilirsiniz. Nasıl gazetelerde gördüğünüz her diyeti aynen uygulamayıp bir diyetisyenden size özel bir diyet planı alıyorsanız (almanız sağlığınız açısından önemli) bunda da bebeğinize uygun şekilde uygulamanız gerekir. Yani ben şunu uyguladım sen de uygula diyenlerden sadece metod adını öğrenip iyice kökünden araştırın önce.
2. Bir metodu seçseniz bile körlemesine uygulamayın. İnsanlar ne sorunlar yaşamış nasıl çözmüşler araştırın. Planlı uygulayın. Sorun çıktığında uygulamayı bırakırsanız daha çok sorun yaşarsınız. Babycenter bu konuda bana çok yardımcı oldu.Nurturia’da da o metodu uygulayanlarla yazışın konuşun.
3. Uyguladığınız yöntem sizi yormuyorsa (ayakta sallama, hamak vs.), hem siz hem bebeğiniz mutlu ise zaten bunlara bakmayın. Takılmayın.
4. Her metodda biraz ağlatma var. Kimi uzun kimi kısa. Öncelikle bunu kabullenin.
5. Uyku eğitimine ne kadar erken başlarsanız o kadar iyi. Geç kaldıkça düşünmeniz gereken parametre sayısı artıyor. Örneğin bebek uyutma faslında yatakta kalkıp oturmaya kalkabiliyor [6].
6. Uyumayı bilen bebeğin hem kendisi hem de ebeveyleri mutlu oluyor. Kaliteli zaman artıyor. Vaktiniz kendinizi hırpalayarak uyutma çalışmak, bu sırada niye uyumuyor diye bazen bebeğe sinirlenmekle geçmiyor.
7. Kimsenin seçtiğiniz metod yüzünden sizi ayıplamasına ve eleştirmesine bakmayın. Bu yaşta çocuk kendi başına mı uyurmuş, bebeğini mi ağlattın bu yüzden diyenlere kafayı takmayın. Sonuca bakın.
8. Uyku sorunlarınızı ebediyyen çözüldüğünü düşünmeyin. Bazı tanıdığımdan o ya da bu sebepten dönem dönem bozulup farklı sorunlar yaşadıklarını duydum. Bozulabilir gerçeğini kabullenin. Diş, ateş vs.den bozulabilir. Bu zamanlarda ağlatmayın, metoda takılmayın ona sevgi ve ilgi gösterin. Uzmanlar da bunu tavsiye ediyor. Düzelince uyku disiplinine devam edersiniz.
Buraya kadar okuma sabrı gösterdiyseniz size de teşekkür ederim. Uyku ile bahsettiğim kitaplar aslında birçok faydalı bilgi de içeriyor aslında edinip okunmasında fayda var. Örneğin biyolojik uyku saatlerini nasıl değiştirirseniz, gece emmelerini nasıl azaltır kesersiniz vs.
Sevgiler
Referanslar:
[1] Tracy Hogg&Melinda Blau, “Bebek bakım sorunlarına mucize çözümler”, 2008, Gün yayıncılık
[2] Blogcu Anne, http://blogcuanne.com/2010/11/27/yatirkaldir-yontemi/
[3] How to successfully teach a baby to sleep, http://community.babycenter.com/post/a5417415/how_to_successfully_teach_a_baby_to_sleep_-_3rd_ed.
[4] CIO methods, http://www.babycenter.com/0_baby-sleep-training-cry-it-out-methods_1497112.bc
[5] Richard Ferber, “Çocuklarda uyku sorunları ve çözümleri”, Gün yayıncılık.
[6] Blogcu anne, http://blogcuanne.com/2011/05/18/uyku-sorunu-olan-bebekler-icin-rutin/
[7] William and Martha Sears, “Baby book: everything you need to know about your baby from birth to age two”,Thorsons, Second Edition, 2003.
[8] Marc Weissbluth, “Sağlıklı uyku alışkanlıkları, mutlu çocuklar”, Beyaz Balina, 2003.